Herkese merhabaa 😊 Gezi yazılarıma Osmanlı’nın asırlar boyunca yönetim merkezi olarak kullandığı Topkapı Sarayı ile devam ediyorum. Topkapı Sarayı 1460 – 1468 yılları arasında Fatih Sultan Mehmet’in kafasındaki imparatorluk imgesine göre inşa edilen bir saray. Oldukça büyük bir alanı kaplayan sarayda padişahlar hem özel hayatlarına devam ediyorlar hem de devleti yönetiyorlardı. Lafı daha da uzatmadan gezdiğim yerleri anlatayım. 😅
Topkapı Sarayı
Saraya Bab-ı Hümayun kapısından geçerek 1. avluya giriş yapılıyor. Bu avluya giriş ücretsiz. Kapıdan geçtikten sonra sol tarafta Aya İrini kilisesi bulunuyor. Bu kiliseyi de ayrıca 36 liralık bir bilet ile gezebilirsiniz. Bizans döneminden kalma bu kilise Osmanlı zamanında da sarayın silah deposu olarak kullanılıyordu. Kilisenin hemen arkasında darphane bulunuyor. Osmanlı zamanında para basmak için kullanılan bu kısmın tam emin olmamakla birlikte gezilemediğini düşünüyorum.
İlk avluda biraz ilerledikten sonra sağ tarafta hediyelik eşya alma kısmı ve müze kart, bilet satışı yapılan gişeler bulunuyor. Topkapı sarayına giriş ücreti 2019 yılı itibariyle 72 lira. Bu fiyata ek olarak Harem kısmını da gezmek isterseniz 42 lira ödemeniz gerekiyor. Öğrenciler 30 liraya indirimli müze kartı çıkartarak çok daha uygun bir fiyata gezebilirler. (Harem kısmında maalesef müze kart geçmiyor.) Müze kart bir yıl boyunca pek çok müzeyi gezmenize de imkan tanıyor.
Babüsselam kapısına yaklaşırken kapıya yakın sağ tarafta Cellat Çeşmesi bulunuyor. Saray idamlarının yapıldığı bu yerde duran taş ibret taşı olarak anılırmış. İdam edilen suçluların başı bu taşın üzerinde sergilenir, cellat da arka taraftaki çeşmeden aletlerindeki kanı temizlermiş.
Babüsselam Kapısı
Bilet ya da müze kart işlemlerimizi hallettikten sonra Babüsselam kapısından giriş yapıyoruz. Osmanlı zamanında bu kapıdan sadece padişah atının üzerinde geçebiliyormuş. Halk da kapıda geliş nedenini belirttiği sürece (saraydaki bir yakınını görmek gibi) içeriye giriş yapabiliyormuş. Kapıdan içeri girerken tavandaki ince işlemeler gözden kaçırılmayacak derecede güzel. Bence, o dönemin zerafetini ve işçiliğini çok güzel bir şekilde yansıtıyor. Bu avluda kubbealtı ve saray mutfakları bulunuyor.
Kubbealtı iki bölümden oluşan bir oda. Bir tarafta divan toplantılarının yapıldığı kısım diğer tarafta katiplerin toplantıyı kaydettikleri yer bulunuyor. Divan kısmında padişahın toplantıyı izlediği kafes bulunuyor. Toplantı yapılırken padişahın müdahale etmesi gereken bir durum olduğunda kafese tıklatarak toplantıyı durduruyor. Sadrazam padişahın yanına gidip görüşünü alıyor. Divan kısmı bana biraz daha sade gibi geldi. Katiplerin bulunduğu yerde daha çok süsleme ve altın işlemeler bulunuyor. Divan kısmında çiniler kullanılmış.
Kubbealtından çıkınca hemen yan tarafında saat koleksiyonunun olduğu kısım bulunuyor. Buradaki muhteşem saatleri maalesef gösteremiyorum. Sarayın iç kısmında bulunan değerli eşyaların olduğu kısımlarda fotoğraf çekmek yasak. Topkapı sarayını gezip görmek istiyorsanız kesinlikle bakmanız gereken bir yer olduğunu düşünüyorum. Mekanik bir aksamla çalışan 17. – 19. yy. arasında İngiltere, Rusya gibi devletlerden hediye gelen saatler bulunuyor. Bunların yanı sıra Sanayi-i Nefise Mektebi (şimdiki Mimar Sinan Güzel Sanatlar Fakültesi) öğrencilerinin yaptığı oyma saat de burada sergileniyor. Buradan çıkınca padişahların tören kılıçları, zırhlar, oklar, yaylar, tüfekler ve kaşıkçı elması sergileniyor. Kaşıkçı elmasını görmeden Topkapı Sarayını gezmiş saymayın. 😄
Avlunun sağ tarafında (kubbealtının tam karşısında) saray mutfakları bulunuyor. Mutfakların içinde sarayda kullanılan yemek takımları, kaşık takımları, bardaklar gibi eşyalar sergileniyor. Ağırlıklı olarak Çin porselen yemek takımları bulunsa da Fransa ve Almanya gibi ülkelerin de yemek ve çay takımlarını görüyoruz. Mutfak kısmının içinde ayrıca baharatların, tahılların ve depolanan her şeyin tutulduğu kiler kısmını da gezmenizi tavsiye ederim. Bu bölümlerde büyük küplerin yanı sıra kahve takımları, tütün çubukları ve nargile gibi sarayda keyif için kullanılan eşyalar oldukça ilgimi çekmişti.
Babüssade Kapısı
Bu kapının fotoğrafını çekmeyi unutmuşum. 😅 O yüzden kapıyı temsilen o zamanlarda yapılan bu resmi koydum. 😅 Osmanlı zamanında bu kapıda cülus törenleri, bayramlaşma merasimi gibi törenlerin dışında birçok ayak divanı da burada yapılmış. (Ayak divanı, olağanüstü durumlarda yapılan padişah dışındaki herkesin ayakta durduğu toplantılara verilen isimdir.)
Babüssade kapısından geçerek sarayın 3. avlusuna yani Enderun bölümüne geçiyoruz. Bu kapıdan sadece padişahın huzuruna kabul ettiği kişiler geçiş yapabiliyor. Babüssade kapısından geçince hemen karşımıza Arz Odası çıkıyor. Burada sadrazam, çeşitli devlet görevlileri ya da elçiler padişahın huzuruna çıkıyor. Arz odasına kabul edilenlerin de buradan daha ileriye geçiş yapabilmeleri için padişahın izni gerekiyor.
Arz odasını geçip 3. avluya çıkıyoruz. Burada Enderun mektebi, 3. Ahmet Kütüphanesi ve kutsal emanetler bulunuyor. Enderun mekteplerinin olduğu kısım restorasyon nedeniyle kapalıydı. Kutsal emanetler kısmında fotoğraf çekmek yasak olduğu için fotoğraf çekemedim. Burada sahabelerin kılıçları, Kabe’nin anahtarları, Hırka-i Şerif gibi pek çok mukaddes emanetler bulunuyor. Bu bölüm herkes tarafından çok merak edildiği için kuyruk oluyor. Biz çok fazla beklemeden içeriye girebildik. Avluya gelince ilk burada kuyruğa girerseniz gezmeye biraz daha vakit ayırabilirsiniz.
Lale devrinde kitapların kütüphane çatısı altında bir araya gelmesi yaygınlaştı. Sultan 3. Ahmed, Topkapı Sarayında dağınık bir şekilde duran kitapları kütüphanede toplamaya karar vermiş. Bu amaçla 2. Selim’den kalan bakımsız köşkü yıktırarak, kütüphane binasını inşa ettirmiş.
4. Avlu
4. Avluda Mecidiye Köşkü, Başlala Kulesi, Sofa Köşkü, Revan ve Bağdat Köşkü, İftariye, Sünnet Odası ve havuz bulunuyor.
4. Avluya inince sağ tarafımızda sarayın en son eklenen yapısı Mecidiye Köşkü’nü görüyoruz. Ben bu köşkün fotoğrafını çekemedim çünkü kapanış saati yaklaşıyordu son kısımları acele ile gezmek zorunda kaldık. Tekrar gitme fırsatı bulursam yazıyı düzenleyeceğim. 😊 Günümüzde bu kısım restoran olarak kullanılıyor.
Başlala Kulesi
Sol tarafta da Başlala Kulesi bulunuyor. Küp şeklindeki bu yapı sarayın eczanesi olarak kullanılıyordu. Topkapı Sarayı içerisinde ilaçlar ve çeşitli macunlar, güzel kokular burada hazırlanıyordu.
Sofa Köşkü
Başlala Kulesinin sol tarafında yukarıya çıkan ufak bir merdiven bulunuyor. Bu merdivenden çıkınca 3. Ahmet tarafından inşa ettirilen Sofa Köşkü’nü görüyoruz. Bu köşk Topkapı Sarayı’nın harem dışındaki tek ahşap yapısı olma özelliğini taşıyor. Köşkün giriş kısmı Başlala Kulesi ile aynı zeminde hizalı iken 5. Avluya bakan cephesi sütunlar üzerinde duruyor.
İftariye
Burada Sultan İbrahim tarafından yaptırılmış olan İftariye bizi karşılıyor. Sultanın burayı iftar yapmak amacıyla yaptırdığı düşünülüyor. Bu kısımda İstanbul’un silüetini izleyebilirsiniz. Bu manzaraya bakarak eski güzel İstanbul’u hayal etmek zor olsa da eskiye dair izler bulabilirsiniz.
Revan Köşkü
İftariyenin sağında Revan köşkü bulunuyor. 4. Murat zamanında birbirinin kopyası şeklinde tasarlanan Revan ve Bağdat köşkleri, kazandıkları zaferlerin birer nişanesi olarak inşa edilmiştir. Revan köşkünde 2. Mahmut’un tahtını görüyoruz.
Havuz
Havuz köşkten çıkınca sol tarafta kalıyor. Burayla ve sarayın geri kalanıyla ilgili yaşanmış ilgi çekici hikayeleri Reşad Ekrem Koçu’nun Topkapı Sarayı adlı kitabından okuyabilirsiniz.
Sünnet Odası
Sünnet Odası Kanuni Sultan Süleyman zamanında inşa edilmiştir. Sünnet odasının iç ve dış cephesinde 16. ve 17. yy. seramikleri ve renkli camlar bulunuyor. Bu kısım 3. Ahmet şehzadelerini sünnet ettirdikten sonra Sünnet Odası ismini almış. Ayrıca bu oda Yaz mevsimlerinde padişahlar tarafından uyumak için kullanılırmış.
Bağdat köşkünü vakit kalmadığı için gezemedik. 😞
Burası bence herkesin en az bir kere gidip görmesi gereken yerlerden birisi. Tadını çıkartarak gezmek istiyorsanız biraz daha erken saatlerde gelmelisiniz. Aksi takdirde koşturarak gezmek zorunda kalıyor ve çoğu kısmı göremiyorsunuz. (Benim gibi.) Harem kısmı ayrıca büyük bir alan olduğu için hem Topkapı Sarayı’nı hem de Harem’i aynı güne sıkıştırmanızı tavsiye etmiyorum. Yine de belki erken vakitte gelinirse tamamlanabilir. Harem kısmı da başlı başına uzun bir yazı olacağı için onu ayrı bir şekilde yazacağım. Bu yazıyı yazmama yardımcı olan Semih Şahin’e çok teşekkür ederim. 😊 Siz de sarayı gezdikten sonraki düşüncelerinizi benimle paylaşmak isterseniz yorum bırakabilirsiniz. Bir sonraki yazıda görüşmek üzere! 😊
Bir yanıt yazın