Uzun bir aradan sonra herkese merhaba.. Son üç ay oldukça yoğun geçtiği için bloga yazı yazmaya pek vakit bulamadım. Bitirme projesi, finaller, mezuniyet ve biraz da tatil derken kendim için yazmayı biraz ihmal ettim. Üzülerek söylüyorum ki bu süre içerisinde çok fazla kitap okuyamadım. Hatta bir ayda okumak istediğim kitap sayısını 3 ayda zor tamamladım diyebilirim. Tatilde topladığım enerji ile birlikte Ağustos ayında biraz daha fazla kitap okumaya gayret göstereceğim. Lafı daha fazla uzatmadan kitaplara geçelim. 😊İşte Temmuz ayı kitaplarım;
Son Şeyler Ülkesinde
Distopya kitabı sevdiğimi bilmeyen kalmamıştır herhalde. Bu kitaplar yüzünden son birkaç aydır karamsarlığa kapıldım. Şurasını peşin söylemem gerekiyor: kitap gelecekte mi geçiyor yoksa yayınlandığı yılda mı (1987) tam anlayamadım. Bir ülke düşünün, içerisindeki her şey zaman içerisinde kayboluyor. Bu kaybolmak fantastik bir şekilde bir anda yok olmak anlamına gelmiyor. Hükümetin izlediği yanlış politikalar sonucunda insanlar yokluk ve sefalet içerisinde yaşıyorlar. Hükümet tamamen torpil ile işliyor. Kaynakların hepsi giderek tükeniyor. Bu ülke dışındaki ülkelerde hayat olağan bir şekilde devam ediyor. Son şeyler ülkesine bir daha haber alamadığı abisine ulaşmak için gelen genç bir kızın gözünden bakıyoruz hikayeye. Özellikle bulunduğumuz dönem içerisinde çok iyi anlayabileceğimiz ve dersler çıkarabileceğimiz bir kitap. Kitabın dili oldukça sade ve akıcı bir olay örgüsü var.
Zaman Makinesi
Bilim kurgu türünde olan kitap zamanda yolculuk eden bir zaman yolcusunun gelecekte gördüklerini anlatıyor. 19. yüzyılda yaşayan Zaman Yolcusu oldukça zeki bir adamdır. Zamanda yolculuk edebilen bir makine icat eder ve 802701 yılına gider. O yılda yaşayan insanları gözlemler ve anlamaya çalışır. Zor bela 19. yüzyıla geri dönen Zaman Yolcusu yaşadıklarını arkadaşlarına anlatır. Hikayeyi Zaman Yolcusu’nun arkadaşının ağzından anlatılıyor. Oldukça büyülü ve kendine bağlayan bir kitap. Oldukça akıcı bir yapısı var ve zaten ince bir kitap. 2 gün içerisinde bitirdim. Kitabın tek sevmediğim yanı önsözünün biraz uzun olmasıydı.
Kendimi Durduracak Değilim
Fırat Budacı’nın Uykusuz dergisindeki köşe yazılarını topladığı kitap. Oldukça eğlenceli ve okumaktan keyif aldığım bir kitap oldu. Eğer daha önce hiç okumadıysanız mutlaka okumanız gereken kitaplardan bir tanesi.
Yabancı
1942’de yayınlanan kitap 1957’de Nobel Edebiyat Ödülü’nü kazanmış. Roman çok kısa ve sürükleyici bir olay örgüsüne sahip. Ana karakterimiz -Meursault- işlediği suçtan daha çok toplumun istediği türden bir insan olmadığı için yargılanmaktadır. Meursault duygularını “normal” bir insan gibi yaşamıyor. Diğer insanlardan oldukça farklı olan Meursault topluma giderek yabancılaşıyor. Açıkçası kendine özgü dünyası bulunan bir karakter bana çok yakın geldi. Bence herkes karakterde kendisinden bir şeyler bulabilir.
Dorian Gray’in Portresi
Kitapta, başarılı bir ressam olan Basil Hallward arkadaşı Dorian Gray’e tapmaktadır. Dorian’ı uzun çabalar sonucunda portresini yapmaya ikna eder. Basil’in yakın arkadaşı Lord Henry Dorian’ın portresi yapılırken yanlarındadır. Lord Henry ile tanışan Dorian büsbütün değişir. Eskiden içi iyilik dolu olan delikanlı gider yerine çirkin ve pis işlerle uğraşan bir adam gelir. İçi kibirle dolan Dorian portresine bakınca, kendisinin yaşlanmasındansa portrenin yaşlanıp çirkinleşmesini ve kendisinin hep genç ve yakışıklı kalmasını diler. Güzelliği ve genç görünümü gereğinden fazla abarttığımızı anlatan oldukça güzel bir kitap. Kitabın anlatımı oldukça akıcı ve dili de çok sade. Kolaylıkla okunabilen bir kitap.
Savaş ve Barış
Tolstoy’un baş yapıtlarından birisi olan Savaş ve Barış, yazılmaya başlandığı yıllardan yaklaşık 60 yıl öncesine dayanmasına rağmen oldukça sürükleyici. Kitapta yaklaşık 10 ana, 600 yan karakter var. Kitabı ilk okumaya başladığınızda karakterleri takip etmekte zorlanabilirsiniz. Ancak ilerledikçe okumak daha kolaylaşıyor. Kitabın içerisinde yer alan tarihi bilgiler o dönemin belgelerinden elde edilmiş gerçek bilgiler. Birçok küçük gerçek ayrıntıyı kurgusal karakterle harmanlayan yazar sizi etkisi altında bırakıyor. Dönemin Rusya’sını anlamak için oldukça iyi bir kitap. Romandaki karakterlerin başından geçen olaylar ve yaşadıkları değişimler beni çok etkiledi. Kesinlikle okumanız gereken bir başyapıt.
Üç ayda okuduğum kitaplar bu şekilde. Bir sonraki yazıya kadar kendinize iyi bakın. 😊
Bir yanıt yazın